Netflix son yıllarda hayatlarımızda, günlük
konuşmalarımızda, birbirimizle olan iletişimimizin içinde fazlasıyla yer almayı
başardı. Gittikçe daha çok içerisine çekildiğimiz bu platform,
sunduğu çeşitli içeriklerle kendisini dinamik ve renkli tutmayı gerçekten
başarıyor. Tüm bunlar düşünüldüğünde insan zaten sırf gündelik hayatın akışına
dahil olabilmek için bile Netflix’te neler döndüğüne bir göz atması gerektiğini
hissediyor. Hal böyleyken topluca bir şeyleri izleme fikri bizi gittikçe kendine
alıştırıyor. Gelelim %3’e şunu söylemeliyiz ki eğer distopya konulu eserlerden
hoşlanan biriyseniz bu dizi tam da size göre.
Distopyalar gerçekten sundukları ihtimallerin kara büyüsüne
kolayca kapılmanın mümkün olduğu yapımlar oluyorlar. Dolayısıyla distopyaları
konu alan yapımları izlemek ya da okumak birçok insan için genellikle
sürükleyici, keyifli ve geri dönülmesi zor bir yolculuk oluyor. O zaman yavaş
yavaş dizimizin konusundan bahsedebiliriz. %3 dizinin konusu ne? Bize ne
anlatıyor?
%3 Dizi Konusu
Öncelikle şunu söylemeliyiz ki; eğer Açlık Oyunları, Uyumsuz
ve Labirent gibi serileri sevdiyseniz, kesinlikle doğru yerdesiniz. %3 size
mutlaka hitap edecek ve ilginizi çekecektir. Dizi ayrıca Portekizce olmasıyla
da ilgi çekici ve farklı bir renge sahip. Ancak elbette İngilizce ya da dublaj
seçenekleri mevcut.
Hikayemiz şöyle; dünya en nihayetinde kaynak problemlerinin
gittikçe keskinleştiği bir yer haline gelmiştir. Kuraklık, kıt miktarda besin
ve su kaynakları… Kısacası nüfusa yetmeyecek kadar kıt olan kaynaklar artık
gerçek anlamda bir probleme dönüşmüştür. Bu problem ise dizinin ilerleyen
sezonlarında daha da iyi tanıyacağımız, neredeyse kutsal kabul edilen “kurucu
çift” aracılığıyla çözülmüştür.
Çözüm ise aslında oldukça basit. Açıklar adında, belirli bir
mesafeye sahip bir ada inşa edilir. Ada dünyanın geri kalanının aksine tüm
kaynakların yettiği ve hatta arttığı zenginliğe sahiptir. Üstelik buradaki
üstün teknoloji yaşamın devamlılığını güvence altına alabilecek güçtedir. Ancak
bu adanın da belirli kuralları ve koşulları vardır. Kurulan bu yeni düzende,
mevcut dünya nüfusunun yalnızca %3’ü Açıklar’da yaşama hakkına sahiptir.
Ayrıcalıklı bu %3’lük kesimin aksine geriye kalan %97 ise adeta kendi haline
terk edilmiştir.
Bu yeni dünya düzeninde %97’yi bir nebze olsun kontrolde
tutan tek şey ise aslında Süreç adı verilen programdır. Açıklara gidecek olan
%3’lük şanslı kesim Süreç adı verilen bir dizi testler sonucunda
belirlenmektedir. Her yıl düzenlenmekte olan Sürece ise yalnızca 20 yaşına
girmiş olan gençler 1 defa katılma hakkına sahiptir. Yani dünyaya gelen
herkesin 1 kereliğine Açıklar’a gitme fırsatı bulunmakta ve bu küçük ihtimal
%97’nin büyük bir kısmının rüyalarını süslemektedir. Ancak elbette bu 97’lik
kesim içerisinde Sürece inanmayan, bu dünya düzenine karşı çıkan insanlarda
bulunmaktadır ve her geçen gün daha büyük bir tehlikeye dönüşmektedir.
Dizinin Güzel Mesajları
Dizi aslında kitlelerin nasıl kontrol edildiğine dair çok
önemli göstergelere sahip. Gelir eşitsizliği, sosyal eşitsizlik ve öfkeli
kitlelerle ilgili önemli gözlemlerde bulunmak mümkün. Aslında %3 birçok açıdan
yaşadığımız dünyaya fazlasıyla benziyor. İki dünyayı ayıran yalnızca bizim
dünyamızın daha süslü olması.
Diziyi izlerken aslında bir çoğumuzun hayatın pek çok
noktasında %97 olduğumuzu kaçınılmaz bir şekilde düşündüğümü itiraf etmeliyim.
Yalnızca kritik kaynaklarımız henüz yeterince ellerimizden kayıp gitmediği için
yaşadığımız hayatlarla idare edebiliyoruz. Ancak bir gün kaynaklarımız bu kadar
azalırsa, gerçekten nerede olduğumuzu anlayabilecek ve gerçeklerin soğuk
yüzüyle karşılaşacağız. Evet… Muhtemelen %97’yiz…
Neden %3 İzlemeli?
İlk olarak bence distopyalar her birimizi düşünmeye sevk
eden işler oluyor. Beynimizi, düşünce dünyamızı adeta gıdıklayan, kaşındıran
bir etkileri var. Kimi zaman buradan çıkardıklarımız tadımızı kaçırabiliyor.
Hayattan aldığımız keyfi düşürebiliyor… Ancak kabul etmeliyiz ki bir
farkındalık yaratıyor. Eğer tadınızın birazcık kaçmasını farkındalıklı biri
olmakla değişebilecekseniz, %3’e ve diğer distopyalara göz atmalısınız.
Bu farkındalık aslında her birimizi daha iyi biri
yapabilecek güçte. Daha iyi bir dünya için sahip olacağımız güçlü motivasyon,
aslında bu karanlık örneklerde ve gösterdiği soğuk gerçeklerde saklı değil mi?
Tüm bunları izlemek bizi rahatsız ettiği kadar harekete geçirmeli belki de.
Aslında hepimizin yapabileceği çok basit ve çok güçlü tek bir şey var;
dünyamıza daha iyi bakmalıyız. Ona daha fazla hürmet göstermeli ve bize
sunduklarının ne kadar kıymetli olduğunu daha iyi anlamalıyız. Bu söylem belki
birçok insana bayatlamış bir romantizm gibi geliyor, ancak inanın bana dünyanın
en gerçekçi düşüncesi doğayı kollama fikridir. Umarım keyifli bir yazı olmuştur
ve umarım %3 herkes için biraz kafa açıcı olur, sevgiyle kalın…
ben film değil de müzik sevenlerdenim
YanıtlaSil